YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

Esas : 2015/1-864

Karar : 2016/20

Karar Tarihi : 20.01.2016

  •  BOZULAN İLK KARARLA DİRENME KARARI ARASINDA FARKLILIK BULUNMASI
  • HÜKÜM
  • AÇIKLIK VE NETLİK PRENSİBİ

 

Özet: Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. HMK’nun 294. maddesinin 3. fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Yerel mahkemece bozulan ilk kararında yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti bakımından miktarları belirtilmek suretiyle ayrı ayrı hüküm kurulmasına karşılık, direnme kararında bu hususlarda bir karar verilmeyerek, bozma kararı ile hayatiyetini yitiren ilk hükme atıf yapılmak suretiyle hüküm tesis edilmiş olması kurallara uygun değildir. Bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden bozulması gerekmiştir.

 

Karar: Taraflar arasındaki “ecrimisil ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 22.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 05.12.2012 gün ve 2010/424 E., 2012/489 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 1. Hukuk Dairesinin 05.11.2013 gün ve 2013/11902 E., 2013/15117 K. sayılı ilamı ile;

(…Dava, ecrimisil İSTEĞİNE İLİŞKİNDİR.

Davacı vekili 24.09.2010 tarihli dilekçe ile; müvekkilinin 6651 ada 25 parsel sayılı taşınmazda bağımsız bölüm maliki ve apartman yöneticisi olduğunu, davalılardan Sevim Ö. ve Özcan O. tarafından 21 numaralı bağımsız bölümün ortak alanla birlikte Kiler Mağazacılık A.Ş’ne kiraya verildiğini, anılan şirket tarafından ortak alanında kullanıldığı ve apartman aidatlarının ödenmediğini ileri sürerek toplam 3.500.-TL ecrimisil ve 1.000.-TL aidat İSTEĞİNDE BULUNMUŞTUR.

Mahkemece, apartman aidatına ilişkin istek ayrıldıktan sonra davacının bağımsız bölüm maliki olduğu halde payına yönelik dava açmadığı, yönetici sıfatıyla diğer kat maliklerini temsilen ecrimisil isteğinde bulunamayacağı, aktif husumet ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine KARAR VERİLMİŞTİR.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 6651 ada 25 parsel sayılı kat mülkiyeti kurulu taşınmazdaki Kardelen Apartmanda 21 bağımsız bölüm, 1 işyeri ve ortak alanların bulunduğu, davacının apartman yöneticisi olduğu, Kardelen Apartmanı Genel Kurulunun 09.01.2010 günlü kararıyla yönetici olan davacı Soner C.’a apartmana ait ortak alanı kullandığı iddia edilen Kiler Ankara Mağazacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş aleyhine ecrimisil ve aidat alacağı yönünden dava açma yetkisi verildiği, 21 nolu bağımsız bölümün önceki malikleri olan Sevim Ö. ve Özcan O. ile Kiler Ankara Mağazacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş arasında yapılan 1.5.2006 başlangıç tarihli 10 yıl süreli kira akdinin 25.01.2006 tarihinde yapıldığı, kira akdinin konusunun 6651 ada 25 parseldeki 21 nolu depolu dükkan olduğu, apartmana ait bağımsız bölümlerin kira akdinin kapsamı dışında KALDIĞI ANLAŞILMAKTADIR.

Bilindiği ve 634 sayılı Yasanın 35 inci maddesinde düzenlendiği üzere, apartman yöneticisinin görevleri arasında “kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi” de yer almakta olup, buna göre, kat maliklerinin olurlarının alınması halinde yöneticinin dava açabileceğinde KUŞKU YOKTUR.

Somut olayda, Kardelen Apartmanı Genel Kurulunun 09.01.2010 günlü kararıyla yönetici davacı Soner C.’a Kiler Ankara Mağazacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş aleyhine aidat alacaklarının tahsili ve ecrimisil davası açılması yönünde yetki verilmiş, Soner C.’ın tayin ettiği avukat tarafından eldeki DAVA AÇILMIŞTIR.

Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir…)

gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki KARARDA DİRENİLMİŞTİR.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Dava; ecrimisil İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

YEREL MAHKEMECE; ecrimisilin mülkiyet hakkına dayalı olarak kat maliklerince istenmesi gerektiği, dolayısıyla maliklerce yetki verilmiş olsa bile yöneticinin ortak alanlar için ecrimisil davası açamayacağı, yönetici sıfatıyla dava açan Soner C.’ın sadece maliki olduğu bağımsız bölüme isabet eden pay için ecrimisil talep hakkı bulunmakta ise de kendi payına yönelik her hangi bir talebinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine KARAR VERİLMİŞTİR.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yer alan gerekçeyle karar bozulmuş, YEREL MAHKEMECE direnme KARARI VERİLMİŞTİR.

Direnme hükmü, davacı vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında uyuşmazlığın esasının incelenmesinden önce, mahkemenin bozulan ilk kararında “Peşin alınan l18,50. TL harçtan maktu 21,15.-TL red harcının mahsubuyla bakiye kısmın istek dosyadan tefrik edilen dosyada değerlendirilmesine., Yapılan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına., Davalılar kendilerini vekil temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 1.080.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle kendisini vekil temsil ettiren davalılara verilmesine.” karar verildiği halde, direnme olarak adlandırılan kararda ” Harç, Yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle ilgili olarak önceki kararda hüküm verilmekle, yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde ilk hükme atıfta bulunularak karar verilmiş olması nedeniyle, YEREL MAHKEMECE usulüne uygun direnme kararı oluşturulup oluşturulmadığı hususu ön sorun OLARAK İNCELENMİŞTİR.

Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci MADDESİNDE BELİRTİLMİŞTİR. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde GÖSTERİLMESİ GEREKİR.

HMK’nun 294 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne YER VERİLMİŞTİR. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik PRENSİBİNİN GEREĞİDİR. Aksi hal, yeni tereddüt ve İHTİLAFLAR YARATIR. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.

Öte yandan, direnme kararları yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı YARGITAY dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir BİÇİMDE İÇERMELİDİR.

Nitekim, aynı ilkeler YARGITAY Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 gün ve 2008/15-278 Esas, 2008/254 Karar; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397 Esas, 2009/453 Karar; 07.05.2014 gün ve 2013/4-1121 Esas, 2014/626 Karar sayılı kararlarında DA VURGULANMIŞTIR.

Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, YEREL MAHKEMECE bozulan ilk kararında yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti bakımından miktarları belirtilmek suretiyle ayrı ayrı hüküm kurulmasına karşılık, direnme kararında bu hususlarda bir karar verilmeyerek, bozma kararıyla hayatiyetini yitiren ilk hükme atıf yapılmak suretiyle hüküm tesis edilmiş olması yukarıda açıklanan kurallara UYGUN DEĞİLDİR.

Görüşmeler sırasında azınlıkta kalan bir kısım üyeler tarafından, direnme kararında yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti bakımından bir karar verilmeyerek bozulan ilk hükme atıfta bulunulmuş olmasının işin esasının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği belirtilerek, uyuşmazlığın esasının görüşülmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu TARAFINDAN BENİMSENMEMİŞTİR.

Bu itibarla, bozulan ilk kararla direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan YEREL MAHKEMECE usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden BOZULMASI GEREKMİŞTİR.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 20.01.2016 tarihinde OYÇOKLUĞUYLA KARAR VERİLDİ.